top of page

Tekamül nedir? Tekamülün neresindeyiz?

​

Tekamül, kelime anlamı olarak ‘olgunlaÅŸma, geliÅŸme, evrim’ gibi anlamlara gelmektedir. Tekamülün, ruhsal literatürde anlamı ise; Ruhun insani kamil seviyesine ulaÅŸması için geçirdiÄŸi aÅŸamalar ve olgunlaÅŸma sürecidir.

 

Yani tekamül, var olan Öz’e ruhun geri dönme sürecinde ruhun kademeli olarak geliÅŸmesidir. Bu süreçte her ruhun dünyadaki temel gayesi ve arzusu tekamül etmek, en nihayetinde nihai evrensel bilince ulaÅŸmaktır.

Ruhumuzun derinindeki bu gayeyi fark etmemiÅŸ olsak da, içten içe hepimiz dünyevi olaylarla başımıza gelenlerin tekamülümüzün bir parçası olduÄŸunu biliriz. Tekamül etmek, ruhsal vakalardan çok dünyevi sınamalar ve dersler ile gerçekleÅŸir. Haliyle hayatta hepimiz, aslında cezanın veya ödülün olmadığını sadece öÄŸrenilecek derslerin olduÄŸunu biliriz. EÄŸer hayatımızı iyice gözlemlersek sürekli başımıza gelen olayların arkasında almadığımız dersler olduÄŸunu görürüz. O dersi alana kadar bu zincir sürecektir. Lakin öÄŸrenmemiz gerekeni öÄŸrenip ruhumuzu tekamül ettirdiÄŸimizde, kısır döngü kırılacak ve bir daha benzer deneyimler yaÅŸamadan yeni deneyimlere yelken açacağızdır.

Ä°ÅŸte bu noktada aslında hepimiz dünyada an be an geliÅŸtiÄŸimizin farkına sezgisel olarak ulaşırız. Ama hepimizin kendimize sorduÄŸu ve içerisinde küçük bir sitem barındıran bir soru vardır:

 

Tekamülün neresindeyim?

Aslında bunun net bir cevabını vermek mümkün deÄŸildir. Zira her insanın hayat yolu ve tekamülü kiÅŸiye özgüdür. Yani ne kadar insan varsa, o kadar farklı tekamül süreci vardır. Bu yüzden birbirimizle benzer deneyimler yaÅŸasak hatta bazı sorunları omuz omuza aÅŸsak da, yine de bu yolda kendi ruhumuz ile baÅŸ baÅŸa olduÄŸumuzu biliriz. Bu yüzden ‘Tekamülün neresindeyim?’ sorusunun cevabını her insanın kendi keÅŸfetmesi elzemdir. Zira tekamül sürecinin en büyük sırrı, herhangi keskin bir kuralı olmamasıdır. Yine de eski bilgeler ve ermiÅŸler bize tekamül sürecinin neresinde olduÄŸumuz ilgili bazı bilgiler verebilirler. Bu bahsedilen erdemleri kazanmak, tekamül sürecinin en önemli aÅŸamalarını geçmek anlamına gelmektedir.

 

Yargılamamak

Eskiler ‘EÄŸer yargılarsan, yargılanırsın.’ demektedir. Bunun manası hiç kimsenin hiçbir insanı yargılama gibi bir lüksü ve hakkı olmamasıdır. BaÅŸkalarını yargılama hakkı ancak mükemmel bir insan olduÄŸumuzda var olur. Lakin hiç kimse mükemmel deÄŸildir. Herkesin hataları, yanlışları ve günahları vardır. Bu süreçte baÅŸkalarını yargılamadan önce hepimizin kendimizi yargılaması ÅŸarttır. EÄŸer baÅŸkalarını yargılarsak, o zaman baÅŸkalarına da bizi yargılama hakkı vermiÅŸ oluruz. Ä°ÅŸte bu kısır döngüden çıkmak için saf bir niyet ile herkesin kendi tekamül yoluna ve özgür seçimlerine saygı göstermek zorundayızdır.

 

Bazen insanların yanlış yaptığını görebiliriz ve o kiÅŸiye olan derin sevgimiz,  kiÅŸiyi bu yanlıştan kurtarma isteÄŸi içerisinde olmamıza sebep olabilir. Bu süreçte yapmamız gereken, kiÅŸiye kendimize göre doÄŸru gördüÄŸümüz ÅŸeyi uygun bir dille, sorun yaratarak deÄŸil çözüm sunarak aktarmaktır. Tavsiye verirken yargılamadan tavsiye verilmelidir. Çünkü hepimiz yargılandığımızı hissettiÄŸimiz anda ters psikoloji ile savunmaya geçeriz. Bu da var olan yanlışları düzeltme olanağımızı elimizden alır. Yine de her zaman için bize göre doÄŸru olan ÅŸeyin, ‘mutlak doÄŸru’ olmadığını da kabul etmeliyiz. Zira herkesin doÄŸrusu kendi tekamül sürecine göre deÄŸiÅŸir. Bu süreçte bir toplumda olabilecek en tehlikeli hastalık, yargılama hastalığıdır.

 

Åžefkat

Bazen ÅŸefkat duygusu ile acıma duygusunu birbirine karıştırırız. Acıma duygusu bir baÅŸka kiÅŸiyi küçük görmekten öte gelirken, ÅŸefkat duygusu o kiÅŸiye karşı duyulan saf sevgiden ve ileri seviyede bir empati yeteneÄŸinden kaynaklanır. Eski öÄŸretiler bize, ÅŸefkat erdeminden geçmeyen kiÅŸilerin tekamülde pek ileri olmadıklarını söylemektedirler.

 

Eski Budist inançlarında ÅŸefkat tanrıçası Tara (Yani ÅŸefkatin bedenlenmiÅŸ hali) arhat yolunda yürüyenlere eÅŸlik etmektedir. Arhat; Sanskritçe’de ağırbaÅŸlı kiÅŸi demektir. Budizm’de öfke, kin gütme, bilgisizlik ve benzeri negatif titreÅŸimli duygulardan arınmış ve kusursuzluÄŸa ulaÅŸmış kiÅŸiler için kullanılan bir terimdir. Arhat tekamül son basamağına gelerek Nirvana’ya yaklaÅŸan kiÅŸidir. Yani tekamül zincirini kırmış, tekamülünü tamamlamış insani kamildir. Arhat olmanın yolu ise en temel olarak ÅŸefkatten geçer. Aynı süreci tasavvufta da görürüz. Allah’la bir olmayı, bütünleÅŸmeyi dileyen kimsenin öncelikle ÅŸefkat sürecinden geçmesi ÅŸarttır.

Mahayana Budizm’de en büyük erdemin ÅŸefkat olduÄŸu öne sürülür. Bu yüzden tüm doÄŸaya ve canlılara sonsuz bir ÅŸefkat duygusu olmadan reenkarnasyon zincirinden çıkılamayacağına inanılır. Haliyle Mahayana Budizm öÄŸretine inananlar, büyük bir tevazuyla, bütün varlıklar tekamül etmeden tekamüllerini tamamlamayı reddederler. Ä°ÅŸte bu fedakarlıkla gelen aydınlanmaya da Bodhisattva denmektedir. Yani, aydınlanmış ama baÅŸkalarını aydınlatarak tekamül etmelerini saÄŸlamak amacıyla dünyaya gelmeye devam eden kiÅŸi.

BaÅŸkalarına karşı ÅŸefkat gösterme erdemi, koÅŸulsuz sevgiye atılan en temel adımdır. Aynı zamanda bu affetme eylemini de beraberinde getirir. Ä°lerisi koÅŸulsuz sevgi deneyimidir.

 

Affedicilik

Öfkeli olduÄŸumuz birini affetme eyleme, kulaÄŸa oldukça itici gelebilir. Çok kızdığımız birini affetmeyi düÅŸündüÄŸümüz anda egomuz ciddi bir çıkış yapar; ‘Ama o bana bunu yaptı…’ Aslında affetme dediÄŸimiz ÅŸey, gidip kiÅŸinin yüzüne ‘Seni affediyorum!’ demek deÄŸildir. Kastedilen ÅŸey, kiÅŸiyi kalbimizde affederek kendi yoluna gitmesine izin vermektir.

​

YaÅŸam içerisinde iliÅŸkide olduÄŸumuz insanlarla sürekli bir baÄŸ halinde oluruz. Fark etmesek de en güçlü bağı affedemediÄŸimiz insanlar için kurarız. Bunun iki olumsuz tesiri vardır: Ä°lki affedemediÄŸimiz kiÅŸiyle güçlü bir enerjisel baÄŸ kurduÄŸumuz için o kiÅŸiyi sürekli tekrar hayatımıza çekeriz. KiÅŸi tekrar hayatımıza girdiÄŸinde ise kızar ve öfkeleniriz, halbuki o kiÅŸiyi hayatımıza geri çağıran bizizdir. Ä°kinci durum ise affedemediÄŸimiz insanlarla olan baÄŸların bizim tekamülümüzü engellemesidir. Bu aynı, gemiye atılmış yükler gibidir. Gemide ne kadar fazla yük varsa, okyanusta yol olması da o kadar zor olacaktır. Bu yüzden tekamül sürecinde hızlı ilerlemek istiyorsak ve affedemediÄŸiz haliyle hayatımızdan çıkarmak istediÄŸimiz insanların tekrar tekrar hayatımıza girmesini istemiyorsak, o kiÅŸileri gönülden affetmeliyiz.

 

Affetme çalışması aslında oldukça basittir.

Bunu yapmak için illa kiÅŸiyle yüz yüze konuÅŸmanız gerekmemektedir. Yine de affetme çalışmasını her yaptığımda, sorunlar mucizevi bir ÅŸekilde konuÅŸarak veya karşı tarafın özür dilemesi ile (tabi haklılık payı olan taraf bensem) çözüme kavuÅŸmuÅŸtur.  EÄŸer o kiÅŸinin bana kattığı bir ÅŸey yoksa, yani aradaki baÄŸ bütünün hayrına deÄŸilse, o kiÅŸi hayatımdan uzaklaÅŸmıştır. Yine de bu çalışmayı yaparken kimin haklı kimin haksız olduÄŸu kısmını unutun. Bunu özgürleÅŸmek için yapıyorsunuz. Ve siz affetme çalışması ile çevrenizdekileri affetmeye baÅŸladığınızda, bu karakterinizin bir parçası haline gelmeye baÅŸlar. Böylece her daim özgür kalmayı baÅŸarabilirsiniz.

Bu çalışmayı normalde Reiki eÄŸitimlerinde kiÅŸilere sunuyoruz. Çünkü Reiki çalışmalarının temeli de dengeyi saÄŸlamak ve özgürleÅŸmektir. Bu öncü çalışmalar, reikinin akışını güçlendirmektedir.

 

Öncelikle affedemediÄŸiniz insanların bir listesini çıkarın.

Bu listeyi aklınıza biri gelmeyene kadar sürdürün. Burada öfkeniz ne kadar fazlaysa, affetmeniz o kadar zor olacaktır, o zaman affedene kadar meditasyonu birkaç gün sürdürün. Burada koparılan baÄŸlar göbekten yapılan gereksiz ve dünyevi baÄŸlardır. Zaten ulvi baÄŸlar taç çakra ve kalp çakrasından kurulduÄŸu için bu çalışmayı kızgın olduÄŸumuz annemize, babamıza, akrabamıza hatta kendimize bile yapabiliriz. Herhangi bir sorun oluÅŸturmayacaktır.

Öncelikle bir mum ile tütsü yakın. Bu sizi rahatlatacak ve odaklanmanızı arttıracaktır. Tüm depresif duygularınızdan arının ve zihninizi boÅŸaltın. Birkaç kez derin derin nefes alıp verin. Sonra kendinizi bir sandalyede otururken imgeleyin. Karşınızda bir sandalye daha olduÄŸunu görün ve orada da affedemediÄŸiniz kiÅŸinin oturduÄŸunu zihninizde canlandırın. Åžimdi ikinizin göbek çevresinde yaptığınız dünyevi baÄŸları görün. Bunlar lif lif ipliksi ÅŸekilde birbirinizin göbeÄŸi arasında olan baÄŸlar ÅŸeklinde görülürler. (Göremezseniz de imgeleyebilirsiniz.) Elinizde mavi bir kılıç imgeleyin ve bu mavi kılıçla tek tek tüm lifleri, baÄŸları koparın. Aynı iÅŸlemi karşıda oturan kiÅŸide mavi bir kılıçla yapsın. Bütün baÄŸları kestiÄŸinizi tam olarak hissettiÄŸinizde ve bunu imgelediÄŸinizde, kalkıp yerden kesilen baÄŸları toplayın ve köÅŸede yanan mor bir alev içerisine atarak, baÄŸların nasıl yandığını görün.  BaÄŸların yandıkça o kiÅŸiyle ilgili öfkelerden özgürleÅŸtiÄŸinizi hissedin. Artık sizi ona baÄŸlayan ve ilerlemenizi engelleyerek enerjinizi tüketen negatif tesirli dünyevi baÄŸlar yok. Sonra sandalyenize imgeleyerek oturun. Karşıdakine içinizden hissederek ÅŸunları söyleyin:

‘Seni affediyorum

Senden özür diliyorum

Seni seviyorum

Seni kutsuyorum’

 

Bunu hissederek üç kere tekrarlayın. Sonra o kiÅŸide ayaÄŸa kalksın ve size aynı ÅŸeyleri üç kere söylesin. Meditasyonu bitebilirsiniz. Bunu yaptığınız anda o kiÅŸiyi tekrar düÅŸünün ve o kiÅŸiye karşı hiçbir nefretinizin olmadığını göreceksiniz. EÄŸer kızgınlığınız, nefretiniz devam ediyorsa geçene kadar tekrarlayın.

 

Sevginin gücü

Sevgi, bazı ermiÅŸlere göre, evrenin yaratılmasının temel sebebidir. AÅŸk, tüm varoluÅŸu yaratan temel güçtür ve tekrar aÅŸk ve sevgi ile varoluÅŸun özüne yani Kadiri Mutlak Yaratan’a ulaÅŸabiliriz. Ama bu süreçte sevmeyi –en önemlisi koÅŸulsuz ve çıkarsız sevmeyi- öÄŸrenmemiz gerekmektedir. Bu sevme süreci bir taÅŸtan, bir hayvana ve tüm insanlara kadar tüm varoluÅŸun içindeki nesneleri kaplamalıdır. Zira var olan her ÅŸey O’nun bir yansımasıdır, bu yüzden var olanları sevmek aslında kendi ruhumuzda var olan her ÅŸeyi sevmek demektir.

​

Vakti zamanında ermiÅŸin biri sürekli yanında bir taÅŸ taşırmış. TaÅŸla her gün konuÅŸurmuÅŸ, onla yatarmış ve sürekli taÅŸla ilgilenirmiÅŸ. TaÅŸa o kadar büyük bir ilgi gösterirmiÅŸ ki, en nihayetinde halktan biri bu deli derviÅŸe, taÅŸa gösterdiÄŸi ilginin nedenini sormuÅŸ.  DerviÅŸ; “EÄŸer bu cansız sandığımız taşı bile sevmeyi öÄŸrenirsem, belki o zaman tam anlamıyla insanları da sevmeyi öÄŸrenebilirim” diyerek yanıtlamış. Ä°ÅŸte bu süreç, tüm kainatın her zerresini sevmeye giden yoldur.

 

Eski tasavvuf dergahlarında kiÅŸiye koÅŸulsuz sevgiyi öÄŸretmek için ‘Ya Vedud’ esmasının zikri öÄŸretilirdi.

EÄŸer bu zikri düzgün yaparsanız, belli bir süre sonra tüm kalbinize muhteÅŸem bir ilahi aÅŸkın dolduÄŸunu hissetmeye baÅŸlarsınız. Bu sevgi o kadar ilahi ve yoÄŸundur ki çevrenizdeki her ÅŸeyi sevmeye baÅŸlarsınız. GördüÄŸünüz bir taşı, aÄŸacı, o sırada çevrenizde olan insanları, kısaca gördüÄŸünüz her ÅŸeyi… Bu aÅŸk-sevgi o denli saf ve yoÄŸundur ki sanki bir anlığına tüm kainatı kalbinizde hissederseniz. Kalbiniz kainatın koÅŸulsuz sevgiyi barındıran kalbiyle aynı ritimde atmaya baÅŸlar. Ä°ÅŸte bu gerçek aÅŸkın yani koÅŸulsuz sevgi deneyiminin biz insanların yaÅŸayabileceÄŸi küçük bir kısmıdır. Ya Vedud esmasının zikrindeki en büyük sır, esmayı ağızla deÄŸil gönülle zikretmektir. Bunun için önce esmayı ağızdan zikretmeye baÅŸlar sonra yavaÅŸça kalp çakranıza indirir ve kalben esmayı zikretmeye baÅŸlarsınız. Ä°ÅŸte bu kalben zikretme sürecinde ilahi aÅŸkın tezahürünü yaÅŸayabilirsiniz.

Tasavvuf öncesi antik bilgeliklerde bu ‘Venüs’ gezegeni ile ilgili çalışmalarla gerçekleÅŸtirilirdi. Venüs aÅŸkın ve sevginin gezegenidir ve Venüs gezegenin saatinde aÅŸk tesirlerini hissetmeye baÅŸlarız. Eskiden koÅŸulsuz sevgi deneyimi için Cuma gününün ilk saatlerinde, Venüs ritüeli gerçekleÅŸtirilir ve evrenin sevgi enerjisi kalp çakrada hissedilirdi.

 

Kültürden kültüre deÄŸiÅŸse de sevgi hissiyatı deÄŸiÅŸmemiÅŸtir. Bu ilahi sevgiyi tetikleyecek ÅŸeyler; zikirler, mudralar, mantralar, insani aÅŸk, hayvan sevgisi, müzik (özellikle ilahi), ÅŸarkı söylemek gibi eylemlerdir.

 

Olumlu DüÅŸünmek

Bence olumlu düÅŸünme kısmı bu kavramlar arasında en yanlış anlaşılan kısımdır. Olumlu düÅŸünmek demek, kendini olumlu düÅŸünmeye ‘zorlamak’ demek deÄŸildir. Olumlu düÅŸünme eylemi, hayatın gidiÅŸatı için her iÅŸin bir hayrı olduÄŸunu içsel olarak bilmek ve her ÅŸeye raÄŸmen iç huzuru yakalama eylemidir.

​

Bu noktada en tehlikeli durum, bir konu hakkında kendimizi olumlu düÅŸünmeye zorlamaktır. Başımıza kötü bir durum ve kötü düÅŸünceler geldiÄŸinde, kendimizi olumlu düÅŸünmeye zorlarsak, bu olumsuz düÅŸünceleri bilinçaltında ‘bastırmış’ oluruz. Ve bilinçaltı seviyesinde bastırılan her duygu ve düÅŸünce artarak eylemlere dönüÅŸmek ister. Bu da bilinçaltının biz farkında olmasak da sürekli bastırdığımız negatif düÅŸünce yayılımı yapması ve hayatımıza felaketleri getirmesi demektir. ‘O kadar olumlu düÅŸünüyorum ama yine de başıma geldi.’ dediÄŸimiz anlar genelde gerçekten olumlu düÅŸünmediÄŸimiz sadece kendimizi zorlayarak olumsuz düÅŸünceleri bastırdığımız anlardır.

Haliyle yapmamız gereken öncelikle olumsuz bir durumda kendimizi olumlu düÅŸünmeye zorlamamaktır. Bırakın enerji serbest kalsın, birkaç dakikalığına olumsuz düÅŸünmenin bize verdiÄŸi hazzı yaÅŸayalım (BirçoÄŸumuz olumsuz düÅŸünmekten haz alırız, bu egosal ve doÄŸal insani bir durumdur.) Böylelikle enerji serbest kalsın. Bundan sonra yapmamız gereken yavaÅŸça sakinleÅŸip, o serbest kalan enerjiyi ‘bastırmak’ deÄŸil ‘dönüÅŸtürmektir’.

DönüÅŸtürme iÅŸlemi esasında olumsuz düÅŸünceyi bastırmaktan çok daha kolaydır. Tek yapmamız gereken, önce olumsuz düÅŸünceyi önemsemeyerek,  düÅŸünce frekansının güçlenmesini engellemektir. Ardından var olan olayın olumlu taraflarına odaklanarak, olayın arkasındaki hayrı görmeye çabalamaktır. Olayın arkasındaki hayrı gördüÄŸünüz an, enerji negatiften pozitife dönüÅŸmeye baÅŸlar.

 

Bir örnek

Bir örnek vermek gerekirse; sabah erkenden kalktık ve kahvaltı için çay koymaya gittik. Lakin çay üstümüze döküldü, ardından arabanın anahtarını bulamadık ve acil bir toplantıya yetiÅŸmemiz gerekiyor. Kısacası tam bir kaos anı. O an düÅŸündüÄŸümüz ilk ÅŸey ‘Sabah güne kötü baÅŸladım, her ÅŸey kötü gidiyor, her ÅŸey daha da kötüye gidecek’ olacaktır. EÄŸer bu düÅŸünceye odaklanırsak veya ‘olumsuz düÅŸünmemeliyim olumlu olacak her ÅŸey güzel olacak’ ÅŸeklinde bu düÅŸünceyi bastırmaya çalışırsak tüm günümüz kaotik geçecektir.

Bunun yerine ilk yapmamız gereken, önce derin bir nefes alıp vermek ve ‘Evet kötü bir baÅŸlangıç yaptım ama bunu iyi bir baÅŸlangıca çevirmek benim elimde’ düÅŸünce kalıbına odaklanmaktır. EÄŸer olumsuz düÅŸünceyi serbest bırakırsanız, onu dönüÅŸtürmenin ne kadar olay olduÄŸunu göreceksinizdir. Ardından hemen sizi mutlu eden bir ÅŸey yapın, mesela bir çikolata yiyin. SakinleÅŸtiÄŸinizde tüm bu kaotik ÅŸeye neyin neden olduÄŸunu düÅŸünün; rahat uyuyamadınız mı ya da toplantı için panik halinde misiniz? Gerekli kaotik duyguyu bulduÄŸunuzda, enerji olumluya dönmeye baÅŸlayacaktır. Çünkü siz görmeniz gerekeni görmüÅŸsünüzdür.

Bu süreçte zihni sürekli kontrol etmek çok önemlidir. Ne olursa olsun olumsuz enerjiyi (düÅŸünceyi) bastırmak yerine serbest bırakarak dönüÅŸtürmek oldukça önemlidir. Belli bir süre sonra olumlu düÅŸünme durumu otomatik gerçekleÅŸmeye baÅŸlayacak ve en olumsuz anlarda bile hayra odaklanarak düÅŸünceyi deÄŸiÅŸtirebileceksinizdir.

 

Kendini Gözlemlemek

Bu temel erdemler tasavvufi bilgilere ve eski bilgeliklere göre, tekamül basamağının en önemli kademeleridir. Bu duyguları ve felsefeleri ne kadar hayatımıza geçirebildiÄŸimizi gözlemleyerek kendi tekamülümüz konusunda bir fikir edinebiliriz. EÄŸer bunlar içerisinde eksiÄŸimiz varsa, zaten hayat doÄŸru erdemleri öÄŸrenmemiz için gerekli fırsatları bize sunacaktır. Sürekli farkındalık halinde kalıp, gelen deneyimleri sevgiyle kabul edip yol almalıyız.  Bu deneyimler bize en önemli erdemleri öÄŸretmek ve hayatımızda bu erdemlerle yaÅŸar hale getirerek, kiÅŸiliÄŸimizin bir parçasını oluÅŸturmamızı saÄŸlayacaktır. Böylelikle adım adım tekamül sürecini acısıyla, neÅŸesiyle ama her daim bir ÅŸeyler öÄŸrenerek sürdürebiliriz.

 

Gözlemleme sürecinde öncelikle samimi üç arkadaşınıza sizin hakkında olumlu ve olumsuz özellikleri yazmalarını isteyebilirsiniz.

 

Onların yazdıklarına bakmadan önce siz de kendinizle ilgili olumlu ve olumsuz özellikleri bir kağıda yazın. Ardından karşılaÅŸtırma yaparak bunun üzerine tefekküre dalın. Bu sırada arkadaÅŸlarınızın ne yazdığı ya da baÅŸkalarının sizde ne gördüÄŸünü çok fazla önemsemeyin, zira her zaman doÄŸru bir görüÅŸ olmayabilir. Yine de dışarıdan birinin size bakışı kendinizle ilgili bazı ipuçları yakalamanızı saÄŸlayabilir.

 

Kağıda olumlu ve olumsuz özellikleri yazdıktan sonra, bir Pazar akÅŸamı derin bir meditasyon yapın.

 

Zihninizi boşaltın. Ardından kendinizi karşınızda hayal edin. Kendinize sorular sorun, karşıdaki siz de cevap versin.

 

Bu içsel sorgulama süreci sonucunda, kendinize bir hafta boyunca dışarıdan gözetleyeceÄŸinizi söyleyin. Bu telkini ve olumlamayı kendinize yaptıktan sonra, bir haftanızı sürekli kendi eylemlerinizi gözlemleyerek geçirin.

Ne kadar sıklıkla insanları yargılıyorsunuz? Åžefkat gösterdiÄŸiniz kaç kiÅŸi oldu? SevmediÄŸiniz ve affetmediÄŸiniz insanlar kimler ve onda-kendinizde ne tür hatalar görüyorsunuz? Olumsuz geçen günlerin olumsuz geçme sebepleri neler? Gibi soruları sürekli sorarak ve her günün sonunda gününüz gözden geçirerek bir haftanızı objektif olarak dışarıdan kendinizi gözlemlemeyle geçirin. Böylelikle bu kıstaslar eÅŸliÄŸinde tekamülün neresinde olduÄŸunuz ve geliÅŸim için neler yapabileceÄŸiniz ile ilgili bilgileri toparlayabilirsiniz.

bottom of page